Pazar, Şubat 13

yarıda kalmak.

Uyandım uyudum uyandım uyudum uyandım, uyudum,uyandım derken kalktım. Saat sanırım üç civarı, güneş duşu öyle bir düşüyordu ki, kendime başka bir deger kattıgımı anladım bu evde, bundan sonrasında dışun güneş almasını istiyorum ben. Yıkanmak beni rahatlatırken, suyla birlikte bir çok sey akıp giderken üzerimden bir de gölzeri kapatınca güneşe doğru durduğumda oluşan sarı renk beni rahatlatıyor, sessiz ve düşüncesiz kılabiliyor, aynen, hoşçakal demekte zorlanıp ancak içimde onu tutup uzaklaştıgım kişiyle öpüştüğüm an olanlar gibi bir his.  O an renk sarı degil daha koyu ve tok bir renk, rengi belli degil. Mavi belki, soğuk bir kadar da koruyucu bir renk.

Yukardaki fotoyu sabah cektim, uyanıp kahvem olurken salona geldiğimde, dün keyifle hazırladıgım mantıdan bozma yemeğimi telefondan aldıgım haberle nasıl yarıda bırakışım. Etkisinden kurtulamadığm bir olay bu. Filmde izlesem bile etkilenirken ölümden, yakınlarımın çok yakını benimse iş hayatında ışıklı bulduğum, ne gercek ve zeki dediğim biriydi. Kötülere birşey olmaz lafı doğru mu ya? LAflar kelimeler, bugün düşünm.k için ve üretmek için uygun gün degil, içmek ve okumaky için uygun bir gün..Yazmak için de uygun degil .Çıkan herkelime cümle, sorgu ve saskınlık olur, zekanın ötesinde bir boyutta anlayabileceğimiz bir durum ölüm.. kabul etmesi de mecburi, sana kalmamış, ve sorulmamıs ve olmuş.. Sadece aşık gitmek yüksek bir mutuluk mertebesinden gitmek ise giden ruhsal olarak şu an iyidir diye düşünüyorum, dedim ya, bugün yazmasam iyi olur, aklıma gelen her kelime bu tatta.

Yukardaki yemek gibi başından kalkılan ve birdaha dönülmeyecek bir hayat ... Dalga boyu saturn, ay belki hatta.

Hiç yorum yok: