Pazartesi, Ekim 26

Rüya mı gerçek? Gerçek mi rüya?


canım, aşkım, tatlım ile başlayan mesajlar, hayran bakışları izledi. kafalarda hep aşk şarkıları çaldı. işin içine klima, dilenci kişilerle ilişkiler, açık iletişime güvenip yapılan yorumlar ve verilen tepkiler derken, kumdan kalelerin yıkılması misali, aşkım sözcüğü beş parçaya bölündü. canımdan haber alınamadı. tatlımın ise ne tadı ne tuzu kaldı.

o, ilk gece yaşadığım derin duygu dün gibi akıllarda kalsa da toplamda 3 haftalık şefkat, derinlik yakınlık tutku kendini 2 günlük kavga fevrilik ego savaşlarına bıraktı. gurur kazandı, aşk kaybetti.

sabaha karşı 3:13'de uyanmalar düşünmeler olan olayları başa sarıp kamera arkası programları misali okları kendine fırlatarak şöyle deseydim buna mı neden oldu sorusundan tut, terazi hayal edip bir kefesine 3 haftalık derin duyguları, diğer kefesine 2 günlük kavgayı koyup, kazananın iki gün olmasından doğan karın ağrıları mı derken zaten toplamda 3 hafta olan ilişki kadar süre geçti. İki insanın birbirine  durmadan sevgi mesajları neden attığını düşündüğünün üç hafta ile aslında hayatımda hiç mi olmadı ki işimdi nerde diye geçen 3 hafta birbirini dengeledi ve 14 Eylül'den günümüze tam 6 hafta geçiverdi. Geçerken de benden 3 kiloyu kendi hesabına geçirerek.


alınacak dersler var, gençlik başımda duman ilk aşkım ilk heyecan saflığında yaşarken, seni anlıyorum diyenden korkman gerektiği gibi mesela..seni kimse anlamıyor rahat ol, tek bir şey kontrol altında değil, gene rahat ol. sadece anlık frekans tutmaları oluveriyor çok geçmeden anten yerinden oynuyor ve sevdiğin kanaldaki müzik birden fona geçip kendini cızırtılı yanına bırakabiliyor. tüm türkçe sözlü şarkılar daha bir anlamlı gelmeye başlıyor. aklına kalbine güvendiğin yrli yabancı tüm tanıdıklarına dilin döndükçe konuyu hem kendi hem de karşının görebilme ihtimali olan çeşitli versiyonlardan anlatma derken herkesin kendi geçmişini kendi hata ve özlemlerinden harmanlanmış akıllarını dinleyerek iyice kendini şaraba cin'e yoga'ya verdiğin vesvesenin, versiyonlu düşünmenin, varsaydıkça yokluğunu idrak etmenin zirve yaptığı günlerden sonra, sevdiğinin yüzünü unutmaya başlıyorsun. akıllı olmaya çalışıp seviyorsa gelir, gerçekse gelir derken bile burnun direği sızlarken ama neden nasıl beni o şekilde öpebildi diye kalakalıyorsun. kalakalırken de biliyorsun ki gene aşık olacaksın bir başkası gene seni hayatının aşkı gibi öpecek. bir gün gelecek hayatının aşkı seni öpecek işte o zaman gibi kelimesinden eser kalmayacak. 

ilişkiler aslında karşılaşan iki rakam, misal sen 6 isen o da 6 gelse bile, onun 3 lerine inebilmelisin, o da senin gerektiğinde 5'ine çıkmalı. sevgiden saygıdan kıyamamaktan anlayıştan bu rakamlar 6 ile 0 arasında gidip gelerek, 6ya 6 günlerin çoğaltılma gönlü niyeti olan günlerle geçmeli. İste tutkunun matematiği.

belki tutkuda bazı beyinler tarasından yüzeyselde yasanabiliyordur, fiziksel boyutunu bulundurup duygusal boyutundan yoksundur?

kim bilir?
yaşa!

Çarşamba, Ekim 21

O

Aramazken hep önünden geçtiğim balıkçı sanki şimdi kayıp, ara sokaklardan yaptığım zik zaklar sonucu ancak karşıma çıkıyor.  O anı şimdi düşünürken belki de olacakların enerji alanına, olacaklar tam gerçekleşmeden az evvel giriyoruz, aklımız karışıyor, heyecan basıyor olacaklardan habersiz çünkü  henüz bilmiyoruz zihinde ve fakat ruhumuz seziyor belki birazdan etkisi atlına gireceğim kişiyi daha ben henüz yolda iken.

İçeri girdim, en son bu balıkçıya beş yıl önce mi gelmiştim diye kafamdan geçirirken, O, kalktı arkasına baktı, beni görüp ismimi söyledi, göz göze geldik.  Anında sevdim, yakın hissettim ve sevinç kapladı içimi.  

O, ilk bakışta yakışıklı demeyeceğiniz ve fakat yakışıklı, iyi birine benziyor, iyilikten insanı sıkar mı derken, attığı çapkın bir bakışla hissettiğinizi boşa çıkaran içten bir adam. Kızım'ın gözlerine sanki başka bir beden giydirilmiş köpeğinin fotoğrafı, diğer tarafa geçiş yapmış köpeğinin anısına güzel sarılır bu dediğin pati dövmeli kol ve derinden yenmiş tırnaklar şahitliğinde benim devreler daha ilk geceden zaten alev almıştı.  

Adam, köpek ve dumansız hava sahası.

Kafamda artılar ve eksiler kelimelere dökülemeden hissi kalben vuku kategorisinden beni ele geçirdi.
İlk iş gidip gözleri Kızım kendisi başka olan köpeği görecektim hem de bende aynı anda enteresan uçlarda hisler uyandıran o adamla daha çok zamanım olacaktı. Şimdi 22 Ekim sabahından 14 Eylül akşamındaki kendime bakarken gülümsüyorum.  Hem de dün gece yatmadan önce ağlamış gözlerimin içi gülerek. 

Rakı sonrası elimde viski, tercih etmediğim, sadece o, tercih ediyor diye gittiğim, sırf kumaşı korumak niyeti ile plastik kaplanmıs bar sandalyesinden o adama bakıp, seviyorum diyişimi, aslında barın ne önemi var muhim olan beraber vakit derken bile aklımdan geçenin bir alt katmanında tamam ben bu adamı sevdim sevmesine de neden bu adam plastik de oturmayı seviyor sadece kendi istekleri olsun isteyen biri mi, yeniyi denemek, alışkın olmadığı bir ortamda kendine yer edinmekten imtina mı ediyor, illaki karşılanması tanınması mı gerekli demekten de kendimi alıkoyamazken hadi bir içki de diğer tarafta içelim diyorum. Adamı sevdiğim ölçüde benim de zevklerimi yüzde yüz deri bar sandalyesi minderinde oturmaktan keyif aldığımı bilsin istiyorum, bildiği kadar benimle aynı derecede bundan hoşlanıp sevsin istiyorum.  İstiyorum da istiyorum. 

Geçiyoruz, karşı bara.
İçine gark olduğum endişeler boşa çıkıyor, küçükken oynadığımız oyunda bulacağımız eşyaya yakınlaştıkça sıcak sıcak sıcak derdik şimdi de kendime evet evet evet diyorum.
İçinde yumurta akı atılmış, ilk içtiğimde sevdiğim ben sevdim o da sevebilir diye ona da denettiğim denediği anda iğrendiği, tepkisini de belirttiği içkiyi içemezken bile mutluyum.

Yıllardır ilk defa birinin yanına barda oturup koluna giriyorum. Güven hissi hakim ve neşe.
  

Hem bar da hem de birbirimizin aklında yer bulduk diye düşünüyorum.
  


Mutluyum bir yandan da o gerçekten mutlu mu diye düşünürken, elimde onun en son içtiği kadeh kendimi takside köpek "görmeye" giderken buluyorum. 



Kapı açılıyor, karşılaştığım gözler beni çok eskilere götürüyor, patilerden gelen çıt çıt sesleri ve orantısız üste zıplayış göz yaşlarımla karışıyor.  Zaten bana ait olan bir şeyleri bulmuşcasına mutlu patiler ve patili kollarda kelimesiz, iki nefes arasındaki boşlukta geçiyorum.

Eve geldiğimde biliyorum ki aşığım. 
Adama, köpeğe ve dumansız hava sahasına. 
Hissediyorum ki, o ilk gece işaretler ile kaplıydı.

Hissettiğim işaretlerin hayata nasıl yansıdıkları Pazartesi sabah erkenden burda.

Pazartesi, Ekim 19

3:13


 
Foto : 15 Eylül sabahı, ruhuma Kızım kadar yakın, bir köpek can.
Nam-ı değer Leo.


14 Eylül Pazartesi günü kendimce aldığım bazı kararları uygulamak üzere eve geldim. 

Neydi bu kararlar,  reseptörleri içe çevirmek. evde birikmiş kitapları okumak,  bedende birikmiş yoga öğretileri,  defterlerde bekleyen notlar, ilgi alanlarına göre alınmış kursların kağıtlardan hayata yazıya geçmesi için  evde geçecek bir altı ay.
 

Hayattan, 6 ay, içimde olan bir başka hayat için izin.


İçe dönmek.
Kendimi duymak.
Kendimi yakalamak.
Yazmak
Yoga yapmak
Okumak
Derlemek
Toplamak
Azaltmak
Alan açmak,

Açtığım alana da tekrardan dolmak.

Şimdiye kadar bulaştığım tüm kurslardan kendimi mezun etmek, eksiklerimi kapamak için kendime hocalık yapmak.



Tam kitabımı Budizm (Boş bir dünyada mutlu olmaya giden yol)  alıp bir kadeh şarap eşliğinde okumaya başlamıştım ki, film tavsiyesi geldi, filmi hemen bir göz atmak için açtım, filmdeki adam 3:13'de uyanıp yazı yazmaya başladı. İşte tamam dedim, aklımdaki ile filmdeki senkronize oldu, doğru yoldayım. Adam dediğim kişi ise motivasyonun babası olarak bilinen, aynı zamanda motivasyondan daha önemli bir kavram olan, 8 çocuğun da  babası, yakın bir zaman önce rahmetli olan Wayne Dyer, film ise, Shift

Film herşey olması gereken zamanda sizi bulur dedi, telefon çaldı. Telefona yetişemedim, tanımadığım kayıtlı olmayan numarayı geri arayarak tam 23 yıl önceki arkadaşlarımla konuşmaya başladım. Beni yanlışlıkla arayan orta okul arkadaşlarımla, buluşmak için evden çıktım.

Dün akşam yani 18 Ekim akşamı filmi bitirme fırsatım oldu.
3:13 enteresan, 2 Ekim gecesinden beri 3:13'de uyanıyorum.


Filme 14 Eylül'de başlayıp, Neden 18 Ekim'de bitirdim?
2 Ekim gecesinden beri neden 3:13'de uyanıyorum?


Cevaplar, Perşembe sabahı erkenden...