Pazartesi, Ocak 24

Attım

Çalışma odasını toplayabildim, kaybolan bir CD'yi bulucam diye yola çıktım ve derken toplandı, onca yazdıklarımı attım, birileri ile sırf anlaşabilmek için sayfalarca e-mail yazmısım ve şimdi şu an o mailler bana birşey ifade etmiyor, anlaşmak için öncesinde bu kadar yazışılmaz ki.

Etraf şu an dolabı içleri hariç istediğim gibi, orada da fazlalıklar var, ferahlık getirmem lazım, dolap üzerindeki bavulu ve kutuyu da kaybetmeliyim, rutubet kokuyor gibi hissettiğim dolabı bu tip depolama için kullanabilirim.

Çekmece almalıyım. Bir de turuncu yumusak raf, sırf bunlar için IKEA:'ya gidesim yok, Temel reis ile IKEA da ne yaprdık acaba, bir gün normal konusma ihtimali ve ben tam kendim gibi rahat o da kendisi gibi komik olabilecek mi?

Yapmam gereken ve son kez yapacagım bir iş var ve yapmadım, içimden gelmedi bir türlü, bazı dokümanlar sıkıntılı başlayınca sıkıntılı geciyor, yarın sabah erkenden uyanıp halletmek umudu ve dileği ile yatıyorum. Erken kalkıp bünyemi erken kalkmaya gene ayarlayacagım.

7 Subat:'a az kaldı.

Şubat ve Mart degişik deneyim ayı.

Ne güzel doğum günümde tam on ikide mesaj almıştım.. Pek hoşuma gitmişti. .Dört mevsimi tamamlamadan bu konuda emin olmayacağım, Temmuz 2011.

I believe in Circles..

http://www.ted.com/talks/lang/eng/elif_shafak_the_politics_of_fiction.html

Cuma, Ocak 14

hastaysan yatarsın, düşünmene gerek yok.

Ölümlü olduğumu kabul ettiğim günler yaşıyorum, ek olarak diğer bir kabulde kontrolün bende olmadığı, bedenimde kontrol, yarın işe gidebilecek miyim, bilmiyorum, sabah ki ve akşam gniz akıntısının şiddetine ve beni ne kadar yoracagına bağlı bu durum.

Antibotik bünyeye üç günden sonra tesir edermiş, bu gün bahsettiğim dünlerden, 2.5uncusu, antibitik acısından hesap yaprsak 3. gün. Demek oluyor ki önümde biraz daha yol var.

Bugünün diğer bir kendime ispatı ise, evden iş yapıyor olmam ve sabah 7 uyanıp ceviriye oturmam, iş değiştirme niyetimin temelini oluşturan iyi günde kötü günde hastalıkta sağlıkta bu iş, ben bu işle evleniyorum, flirt etmiyorum ve aşk evliliği laflarımın birebir bana ispatı.  İngilizce diilini kullanımda ne kadar gerilediysem de, keyif alarak ve ellerim terleyerek yatpım çeviriyi. Bir de bildiğim kısmı da kafamın içinde, işte 10 yılın boşa geçti, neden on yıl önce nerdeydin şeklinde varolan zihin dürtüklemeleri de olanıda yavaşlattı, kendimi düzeltmeye bunu şöyle desem daha iyi olur, a bir ssat ne çabuk geçmiş diyerek beynimi çalıştırdıgım için memnum oldum, hala bazı kelimeler aklımı rahatsız ediyor, daha ıyı nasıl denebilirdi acaba diye, gün içinde farklı meselelere kafa yormk isteğimin birebir karşılığı.

Bu yatalak günlerde kabul ettiğim diğer birşey ise, kalkacak halim yok yalanı, o dediğinde bişe hala kalkabiliyorsun, temel ihtiyaç söz konusu ile, beslenme ve kendine yemek yapıyorsun, biraz da endişe karışık işe, ilacı almadan tok olmalısın, üstüne benim takıntım, mideme zarar vermesin diye, aman sıkı yemeliyim komutu.

.kendi kendime pek güzel de baktım, içinde oldugum pacavra duruma rağmen, liğme liğme bir beden hissi, elimde ceviri, endişe ve kelimeleri ve dizilimleri hatırlama hali derken, bugün de bitiyor, öğlene kadar yatar çalısır, öğleden sonra direk uyku şeklinde geçen bu günümde tat alma yetimi de geride bırakarak, zihinsel tatlar için Fitzgerald, kısa hikayelerine başlayacağım..

Çalıştığım kurumun ismini telefuz edeceğim günü iple çekiyorum, bir de sonu olmadıgını bildiğim halde başlangıcında oldugum yolda gelişimimi..

Çarşamba, Ocak 12

lütfen sessizlik..

Konusmadım bugün hiç..Konuşamadım, olmadı.  Kimse ile konuşmayınca cidden içindeki düşünceler tek tek sana ulaşıyor, sadece doktoru dinledim, ona bir kaç soru sorabildim, o da faranjit ile laranjit in farkı oldu.

Faranjitin iltihap yapmadıgı kesimi laranjit ilitihap yapıyor, komsu bölgeler. Biri bogaz duvarı, digeri ses telleri, hangisi hangisi kalmadı aklımda sonucta ikisi de bok durumda bende şu an ne fark eder, hangisi Levent, hangisi Armutlu..  Sesim kısık değil, yok.

Bu duygu korkutucu, rüyanda koşarsın da tehlike anında, bağarısan da duymazlar ya ona yakın, sadece etrafta gergin ve kosman gereken bir durum söz konusu değil. Normal yatakta öyle yatarak, arada ihtiyac nedeni ile, boğaz kuru soğuk su içerek çalışıyorsun. Okuyorsun.

Konuyu dağıtmak degil maksadım. UZUN ZAMANDIR yazmadım, özlenmişim, yazdıkça yazasım, silsile halinde çağarışımları dökesim geldi. Neden yazmıyorsun diyenler oldu, pek hoşuma gitti, anti parantez, içlerinden biri şunu dedi, yazılarında insanı insan yapan tıkanıklıklara iyi geliyordun, lütfen yaz.. .Diyemediklerimi sen diyodun ben rahatlıyordum, bu nasıl bir yorumdur, ve insanı mutlu eden bir manevi tatmindir ve her kıl olduğum yazıda kendime sorduğum soruların cevabıdır, şu an kendimi yıllarca sanatına küsmüş pek degerli yazar gibi hissettim. 

Bir yazı okuyorum, sadece olandan bitenden bahsediyor, konu da sıkıcı, olanda biten de doğal olarak sıkıcı buna paralel, ve içinde duygu yok, gözlem yok, sana, bana bir çağarışım yok, zaten içtenlik hak getire.
Yazılar güya kendinden bahsetse bile, kendinden uzak.

Ağzı olan konuşuyor diye yanarken zamanında, şimdi, bilgisayarı olan yazıyor, hem de her gün sıçar gibi yazıyor, yazılar da tabiyatıyla bok gibi oluyor.

Sağlığa içmişim hep iyi ki yıllardır, sese duyarlı, yüksek ses sever, ses tonu manyağı, ses getireni sevme delisi ve  ses vermeyeni anlama özrüm,  hep bugün kendi sessizliğimde beynimde ses etmemden yankılandı, sessiz yankı daha da şahaneymiş, bugün tecrübe ettim. Memnunum..

İletişim kurmanın tek yolu ses degil, saglıklı bir beyin aslında. Bu nedenle, durduk yere herseyin başının iletişim oldugunu bilenler, işi bu olanlar, sessiz kalmasınlar, konuşmaktan zarar gelmez, faydası saymakla bitmez.

Akıntısını ekranda gördüğüm -cm- uzunluğunda bir iltihap akıntısı nasıl olur da beni boynum yokmuşcasına ve buna rağmen kafam neden hala aynı yerinde durabiliyor şaşkınlığını yaşatabilir. Yanma ve acı hissi ile başım, vücuduma bağlantılı değıl gibi hissediyorum.

Fara ve lara kardesler bana bunu yaptı işte.

Sesimi kesti, başımla vücüdümü ayırmadan ayırdı. 

Sadece yazabiliyorum iletişim kurmak için, gerekmedikçe duman göndermiyorum, zira duman şu an bana çok çok zararlı. Nefes aldığımda da genzim esiyor hissi var, kışın eskiden kömür yandığında bir hava vardır, kokusu geniz yakar işte öyle bir esinti var boğazımda..

Konu boğazda geçince, can gerçekten boğazdan geliyor sorusu canlanıyor kafamda, canlandıgı gibi de cevap buluyor, çok dogru!

Halam  için kurduğum iyileşme planları da devre de, CPU'dan o da bir yandan işlemekte.
Bir yandan şükrederken, onun için ne denli pasif bir üzüntü içinde olduğumu da bugün boğazımda kontroller yapılırken, gözyaşlarımın istemsiz olarak aktif hale gelmesi ile bir kez daha anladım.

Nasıl oluyor da boğazında o zabazingo ile yaşayabiliyor, yaşayabiliyor derken, delirmeden, katlanabilmek duruma.

Bu sessiz günümde duam, onun konusamadan da olsa sağlığını bulması, cidden konuşmak çok gerekli değil.
İletişim kurarken hele hiç değil.

Yazı var, aynı mekandayken göz var, el var.

Gönül faranjitinden saklasın içimizdeki  hepimizi.

üzerime yansıyan sıcak ışık dalgası

banyo ışığı

ses ve ışık benim için hep önemli olmuştur, şu an ses yok, ışık var allahtan. biliyorum ki,şu an üzerimden karşımdaki karanfile yansıyan güneş ışığı bana iyi geliyor, şifa veriyor, boğazımın ağrısının bana verdiği boynum şu an yok peki ya kafan yerli yerinde nasıl duruyor hissini az da olsa azaltıyor. Kırmızıyız ya biz. Yeterli.