Çarşamba, Ekim 21

O

Aramazken hep önünden geçtiğim balıkçı sanki şimdi kayıp, ara sokaklardan yaptığım zik zaklar sonucu ancak karşıma çıkıyor.  O anı şimdi düşünürken belki de olacakların enerji alanına, olacaklar tam gerçekleşmeden az evvel giriyoruz, aklımız karışıyor, heyecan basıyor olacaklardan habersiz çünkü  henüz bilmiyoruz zihinde ve fakat ruhumuz seziyor belki birazdan etkisi atlına gireceğim kişiyi daha ben henüz yolda iken.

İçeri girdim, en son bu balıkçıya beş yıl önce mi gelmiştim diye kafamdan geçirirken, O, kalktı arkasına baktı, beni görüp ismimi söyledi, göz göze geldik.  Anında sevdim, yakın hissettim ve sevinç kapladı içimi.  

O, ilk bakışta yakışıklı demeyeceğiniz ve fakat yakışıklı, iyi birine benziyor, iyilikten insanı sıkar mı derken, attığı çapkın bir bakışla hissettiğinizi boşa çıkaran içten bir adam. Kızım'ın gözlerine sanki başka bir beden giydirilmiş köpeğinin fotoğrafı, diğer tarafa geçiş yapmış köpeğinin anısına güzel sarılır bu dediğin pati dövmeli kol ve derinden yenmiş tırnaklar şahitliğinde benim devreler daha ilk geceden zaten alev almıştı.  

Adam, köpek ve dumansız hava sahası.

Kafamda artılar ve eksiler kelimelere dökülemeden hissi kalben vuku kategorisinden beni ele geçirdi.
İlk iş gidip gözleri Kızım kendisi başka olan köpeği görecektim hem de bende aynı anda enteresan uçlarda hisler uyandıran o adamla daha çok zamanım olacaktı. Şimdi 22 Ekim sabahından 14 Eylül akşamındaki kendime bakarken gülümsüyorum.  Hem de dün gece yatmadan önce ağlamış gözlerimin içi gülerek. 

Rakı sonrası elimde viski, tercih etmediğim, sadece o, tercih ediyor diye gittiğim, sırf kumaşı korumak niyeti ile plastik kaplanmıs bar sandalyesinden o adama bakıp, seviyorum diyişimi, aslında barın ne önemi var muhim olan beraber vakit derken bile aklımdan geçenin bir alt katmanında tamam ben bu adamı sevdim sevmesine de neden bu adam plastik de oturmayı seviyor sadece kendi istekleri olsun isteyen biri mi, yeniyi denemek, alışkın olmadığı bir ortamda kendine yer edinmekten imtina mı ediyor, illaki karşılanması tanınması mı gerekli demekten de kendimi alıkoyamazken hadi bir içki de diğer tarafta içelim diyorum. Adamı sevdiğim ölçüde benim de zevklerimi yüzde yüz deri bar sandalyesi minderinde oturmaktan keyif aldığımı bilsin istiyorum, bildiği kadar benimle aynı derecede bundan hoşlanıp sevsin istiyorum.  İstiyorum da istiyorum. 

Geçiyoruz, karşı bara.
İçine gark olduğum endişeler boşa çıkıyor, küçükken oynadığımız oyunda bulacağımız eşyaya yakınlaştıkça sıcak sıcak sıcak derdik şimdi de kendime evet evet evet diyorum.
İçinde yumurta akı atılmış, ilk içtiğimde sevdiğim ben sevdim o da sevebilir diye ona da denettiğim denediği anda iğrendiği, tepkisini de belirttiği içkiyi içemezken bile mutluyum.

Yıllardır ilk defa birinin yanına barda oturup koluna giriyorum. Güven hissi hakim ve neşe.
  

Hem bar da hem de birbirimizin aklında yer bulduk diye düşünüyorum.
  


Mutluyum bir yandan da o gerçekten mutlu mu diye düşünürken, elimde onun en son içtiği kadeh kendimi takside köpek "görmeye" giderken buluyorum. 



Kapı açılıyor, karşılaştığım gözler beni çok eskilere götürüyor, patilerden gelen çıt çıt sesleri ve orantısız üste zıplayış göz yaşlarımla karışıyor.  Zaten bana ait olan bir şeyleri bulmuşcasına mutlu patiler ve patili kollarda kelimesiz, iki nefes arasındaki boşlukta geçiyorum.

Eve geldiğimde biliyorum ki aşığım. 
Adama, köpeğe ve dumansız hava sahasına. 
Hissediyorum ki, o ilk gece işaretler ile kaplıydı.

Hissettiğim işaretlerin hayata nasıl yansıdıkları Pazartesi sabah erkenden burda.

Hiç yorum yok: