Cuma, Haziran 22

Midemi fark etmek!

21 Haziran gündönümü benim hayatımda tam döndü. 
37 yaşıma basarken hiç karşılaşmadığım bir ağrı ile karşı karşı geldim ve doktora gittim, doktor karşıtı yanım yumuşadı, neden nefessiz kalıyorum sandım ve hayat tatlı. Serum için damarlarım korkup saklandı. Bayağı et, damar ve kan görünce anlıyorsun ki sana da birşey olur.  

Midemle yeni tanıştım. Nasıl şiştiğini rahatsız olup ağrıyınca tüm vucudu etkisine aldıgını ve yordugunu. Hassas oldugunu ve bir daha onu üzmeyeceğimi biliyorum, zaten sevdiğim şeyler şarap kahve dışında midevi biraz düzelsin onlarla da arasını düzelteceğim. Nasıl köpek tüyüne alerjim vardı ve köpeğim oldu o hesap.

O yıllardaki ben, bugündeki benle konuşsa neler olurdu acaba? 
Çok bir şey değişmezdi. Eskiden dediğim gibi ya çok mutlu olurum ben ya da mutsuz, arası yok..

Yatay durunca rahat ediyorum, bugün yazmak istediğim çok şey var, yarına bırakıyorum, midem felaket, yatay oluyorum ve inşallah raaht uyuyorum.



Cuma, Haziran 15

isto ve salata ile her gün beslenebilirim. balık yedikçe canım daha da çok balık yemek istiyor. 

Çarşamba, Haziran 13

Mutlu ve Buruk

Israrcı ve aceleci oldum.

Farkında ola ola. İstedim ki benim en ısrarcı halime onay verilsin. Aslında sakin olabilen yanım, en ısrarcı anımda görülebilsin.
O zaman daha gerçek geliyor bana herşey.

Kendime ayıp, karsı tarafa gercekten beni tanıma fırsatı vermiyorum, inat edip tanısın istiyorum, iniş çıkış ve onun "en" tercih etmediklerini yapmama rağmen, tanısın. İyi bir şey olduğum için. İyi bir şey olduğu için. Zora koşmak neden? Hakiki, samimi bir şeyler oluşsun diye.

Ben ne zaman bu derece sivri sert ve uyumsuz olsam, karşımda iki yaş krizlerine girmiş oğlan çoçukları yaratıyorum, hayır, olmaz, ne yazık ki gibi sistemimin kabul etmediği kelimelerle baş başa kalıyorum.

Düşünmemek en güzeli.

Antalya, Geyik Sivrisi.. 30 Nisan.. 

Salı, Haziran 12

Oyun

Dün bir arkadaşıma, arkadaş demekte istemiyorum ona neyse konu bu değil, ünlü olmak istemiyorum ki ben, ögrenmek bilmek istiyorum demiştim. Şimdi okudugum bir blogta, aşağıdaki bir cümleye rastladım.

“Ne yani? Türkiye’de annesi babası tarafından yeterince takdir görmeden büyüyen insanların hepsi ünlü mü olmak istiyorlar?
 
Bilimsel bir temele dayanıyor mu bilmiyorum, mantıklı geldi.

 
Dert şu, şarkı söylemeye ilgi duyuyorum, yazıya da ve oyunculuğa da ama ünlü olmak istemiyorum. Evlenip ayrı evde yaşamak istiyorum. Karmaşa burda. İş'te iken sadece işimi yapmak ve eve gitmek istiyorum ancak kimsenin elinden iş kapmak, kulis yapmak, dedikodulara karışmak istemiyor olmam gibi.

Oyun belli, kurallar belli, oyundayım kurallara uymuyorum hissindeyim.
"Genel"

Kısacası mesleğimi yapmamak bana pahalıya patladı belki de. 
Derinleşmeyi seven biri olarak hep yüzeyde, yüzeysel işlerde asılı kaldım.

Varoluş krizindeyim.

Pazartesi, Haziran 11

içimdeki yazı dışımdaki yazı



Kendimi bildim bileli kendimi ifade etmeye yönelik konular ilgimi çekti, yazarlık, oyunculuk, şarkıcılık.
Yazı dışında hepsinin kursuna gittim, hep sonunda bu iş kursla olmaz veya kursla olacaksa bile bu insanlarla olmaz diyerek ya yeni yerler denedim ya da vazgectim. Yoga ve yazıda sanırım bir şeyler olmaya başladı. Yazı ile ilgilide dolaylı yoldan senaryo workshop'ına gittim, aynısı oldu. Sonunda anladım ki, konuyu seviyorsan ögreteni es geçmek lazım. Bazı durumlarda da kendini es geçmek, ciddiye çok almadan sadece orda o an sana faydalı bilgiyi almak ve kendinde harmanlamak. Ne yapacaksan da kendi kendine yapmak.
Gerisine karışmamak. 

Yoga hocası bizimle ders yapmadan önce kendi yogamı yapıyorum, sonra derse giriyorum diyor. Bu sabah yazı yazmak için erken uyandım. Dış dünya için yazdım. Önce kendi yazımı yazıp sonra dış dünya için yazdığım yazıya geçseydim aynı ritüeli gerçekleştirmiş olacaktım. Tam tersini yaptım. Yazdıkca yazasım geldi. Sevdiğin bir konuda iyi bir sıralama,  iyi bir felsefe, önce kendin, sonra başkaları için yazmak.

Sabahları seviyorum, geçtiğimiz haftalar dengesiz, gergin ve verimsiz geçmiş olsa da akşam erken yatmak, yazıya uyanmak erken kalkmak,  kendimi sevdiğim bir iş uğruna disipline etmeyi seviyorum.  Hayatım biraz karıştı. Bir şeyler içime sinemeden devam ediyor. İzliyorum.
Yoga benim kürkçü dükkanım, evim gibi. Hakiki dost gibi. Hala benim dışımda aslında, içinde olduğum bir kavram ancak ta kendisi değilim onun, olma yoluna çıktım. Bitmeyecek bir süreç olması beni motive ediyor. 

Gecikmeler, takılmalar ve moral bozukluğundan kaynaklı dıraklamalar geride kaldı hissindeyim. Haftasonum, ailem, sevdiğim insanlar ve dans ile geçti, sanırım bu oldu beni toplayan. Hayatımda olmayan ancak gönlümde olan kişiye rastlamam, birbirimizi görme anındaki gülümsemesi ve ifadesi de iyi geldi, memnun etti, mutlu etti, saçma belki ama umut verdi. 

Haziran Salı Perşembe yoga, sonrasında kendi kendime devam.
Zaten genelde kendi kendime, yoga'da neden öyle olmasın ki?


Pazar, Haziran 10



Yağmur bana iyi geliyor, aklıma neler getirdi, kendimle ilgili..
Hiç bir şeyin zor olması gerektiğine inanmadım, hayat hep basit, beni bekliyor, isterim olur, olmazsa da olmaz zaten olmasa daha iyiymiş diye diye ilerledim hep. En sevdiğim kapıldığım ilişkiler hep karşıma hiç beklemediğim üzerimde ters veya ütüsüz bir gömlek varken  çıktı. Geç kalan en fazla iki ay geç kaldı, eş zamanlıydı yani. Biri yorulup gittiğinge gelen ilşkilerden hiç hayır gelmedi. Aynı zamanda aynı yerde oldugum her aşk en tatlısıydı.
Son zamanlarda ol'durasım var benim.
Hastalık gibi.  Virus kaptım. Ol'sun virüsü.