Çarşamba, Mayıs 25

Badem ve Kaş..

Selamlar,

Kaş yaparken göz çıkarmadığım tek mekan olan Kaş'tan yeni geldim.

Kaş, göz yapmayan bir mekan orası, gökyüzü daha yere yakın, denizin suyunun insanın bedeninde kapladığı alan ve verdiği his daha yoğun, bir kere tam lacivert ve ya tam yeşil, net. Bulanık hiç bir zaman değil. Dört yıl önce gittiğimde aynı anda bir anda sürü halinde yukarı zıplayıp suya dalan Balık ekibi ile büyülenmiş, aralarında olmak istemiştim, onları öylece ilk defa iskeleden görüp.. Denizde çıt çıkmazken bir anda yükselip, estetik ve gene ses çıkarmadan aynı çıktıkları gibi geri suya dalışları.

Bu sefer, denizde Badem ile karşılaştım. Javier Bardem değil, Fok Badem...eğer diğeri olsaydı zaten gözgöze gelir gelmez ona doğru yüzer ve direk dudaklarından öperdim. Bu karşılaştığım Fok Badem. Almış başımı ilk hedefimiz Mais adası diye yüzerken bir karaltı sonra bir karaltı ve iki net karaltıyı görünce, görme anı, gördüğümü isimlendirme ve arkamı dönüp hızla karaya doğru yüzmem bir oldu.

Bir fok sana değse ne yapar? Belki de harika bir şey olacaktı.

Benim için sadece burnunda top çeviren şirin kişi, onun alanında beni görünce burnunda mı çevirir, omuzumu mu dürter, bıyıkları gözüme yanlışlıkla girer mi? gibi sorularla, arayı açtım, arkama bakmadan yüzdüm. Aslında şimdi yazarken düşündüm de arkama bakarak yüzsem, daha fazla gözlem şansım olabilirdi. Sırt yüzmeyi de hem sever hem de bilirim. Korku bu işte, bir kere sana sinyalini vermesin.

Fok severim. Görünce de kaçıyormuşum, çelişki.

İyi bir gün olsun!

Cuma, Mayıs 20

Gidişinin 15. Yılı

İndim metrodan,hava aynen gözlerim gibi bulutlu.. metroda"öyle sarhoş olsam ki" çalan saksafoncu genç kişi beni hüzne boğmuştu. burun direği sızlatan kalp üstü sızısı. bu sızı benimle ilgili değil, bana geçen bir sızı.  ruhumun derinliklerinde ve ya genlerimden geçen bir his. bu parça hep önemli oldu, hem tesir etti, her fırsatta da çıktım söyledim. benim parçam. halamın parçası, amcamın ve babamın. aile ilgili bir parça bu parça.

tanju okan'ın sesindeki buğulu derin ve boğuk eşlikte tam geliyor, dinlerken..

adama da 5 lira kağıt para verdim. sesin, kişinin, evin sana ne his verdiği ve ne hatırlattığı ne kadar önemli. derken, gözyaşlarıma herzaman ki gibi hakim olamadım ve özgürce akarken yaşlar, şükürler olsun dedim, bugüne ve bugün böyle hissetmeme neden olan hayatımdaki herkese.. İstiklal kitabevinin D&R olmasına kısa süreli, şok ve olacağı buymuş demek ki diye  üzülerek içeri girdim. amacım raflara öylece bakıp daha önce hiç birlmediğim okumadğım bir yazarın kitabını alıp çıkmaktı. kitabu buldum ve aldım. kitap elimde Tanju Okan aklımda yürüdüm, kasaya. kasada öğrendim ki istiklal kitapevinin sahbi artık çlışmak istemiyor ve bodrum'da yaşamak istiyormuş. bu nedenle çalışanları ile birlikte satılmış, istiklal kitapevi.

kasada bir  CD.  ingilizce ve italyanca şarkılar.. "Tanju Okan-Sahnede" yazıyor ve kendisinin çok yakışıklı bir gençlik resmi. gözleri şahane bakıyor, sesi zaten bildiğimiz.

ilk şarkı, shadow of your smile.. mesajın önde gideni bu bugün bana.
şu an dinliyorum.

Nur içinde yat, var ol ve nur ol!
Canım Tanju Okan..

Bardaklar dolsun..
Şerefe şerefe...
Sevgimizi hiç bozmadan...