Cuma, Mayıs 20

Gidişinin 15. Yılı

İndim metrodan,hava aynen gözlerim gibi bulutlu.. metroda"öyle sarhoş olsam ki" çalan saksafoncu genç kişi beni hüzne boğmuştu. burun direği sızlatan kalp üstü sızısı. bu sızı benimle ilgili değil, bana geçen bir sızı.  ruhumun derinliklerinde ve ya genlerimden geçen bir his. bu parça hep önemli oldu, hem tesir etti, her fırsatta da çıktım söyledim. benim parçam. halamın parçası, amcamın ve babamın. aile ilgili bir parça bu parça.

tanju okan'ın sesindeki buğulu derin ve boğuk eşlikte tam geliyor, dinlerken..

adama da 5 lira kağıt para verdim. sesin, kişinin, evin sana ne his verdiği ve ne hatırlattığı ne kadar önemli. derken, gözyaşlarıma herzaman ki gibi hakim olamadım ve özgürce akarken yaşlar, şükürler olsun dedim, bugüne ve bugün böyle hissetmeme neden olan hayatımdaki herkese.. İstiklal kitabevinin D&R olmasına kısa süreli, şok ve olacağı buymuş demek ki diye  üzülerek içeri girdim. amacım raflara öylece bakıp daha önce hiç birlmediğim okumadğım bir yazarın kitabını alıp çıkmaktı. kitabu buldum ve aldım. kitap elimde Tanju Okan aklımda yürüdüm, kasaya. kasada öğrendim ki istiklal kitapevinin sahbi artık çlışmak istemiyor ve bodrum'da yaşamak istiyormuş. bu nedenle çalışanları ile birlikte satılmış, istiklal kitapevi.

kasada bir  CD.  ingilizce ve italyanca şarkılar.. "Tanju Okan-Sahnede" yazıyor ve kendisinin çok yakışıklı bir gençlik resmi. gözleri şahane bakıyor, sesi zaten bildiğimiz.

ilk şarkı, shadow of your smile.. mesajın önde gideni bu bugün bana.
şu an dinliyorum.

Nur içinde yat, var ol ve nur ol!
Canım Tanju Okan..

Bardaklar dolsun..
Şerefe şerefe...
Sevgimizi hiç bozmadan...

Hiç yorum yok: