Pazartesi, Kasım 10
Salı, Mayıs 13
Harp ve Heart .. Ask ve Arp ..
Bazen kelimeleri olusturan harfler arasindaki benzerlik, iki insan arasinda da beliriverir ve insan sanar ki benziyoruz ayni anlamdayiz iste ve fakat oyle degildir..
Cuma, Haziran 22
Midemi fark etmek!
21 Haziran gündönümü benim hayatımda tam döndü.
37 yaşıma basarken hiç karşılaşmadığım bir ağrı ile karşı karşı geldim ve doktora gittim, doktor karşıtı yanım yumuşadı, neden nefessiz kalıyorum sandım ve hayat tatlı. Serum için damarlarım korkup saklandı. Bayağı et, damar ve kan görünce anlıyorsun ki sana da birşey olur.
Midemle yeni tanıştım. Nasıl şiştiğini rahatsız olup ağrıyınca tüm vucudu etkisine aldıgını ve yordugunu. Hassas oldugunu ve bir daha onu üzmeyeceğimi biliyorum, zaten sevdiğim şeyler şarap kahve dışında midevi biraz düzelsin onlarla da arasını düzelteceğim. Nasıl köpek tüyüne alerjim vardı ve köpeğim oldu o hesap.
O yıllardaki ben, bugündeki benle konuşsa neler olurdu acaba?
Çok bir şey değişmezdi. Eskiden dediğim gibi ya çok mutlu olurum ben ya da mutsuz, arası yok..
Yatay durunca rahat ediyorum, bugün yazmak istediğim çok şey var, yarına bırakıyorum, midem felaket, yatay oluyorum ve inşallah raaht uyuyorum.
Çarşamba, Haziran 13
Mutlu ve Buruk
Israrcı ve aceleci oldum.
Farkında ola ola. İstedim ki benim en ısrarcı halime onay verilsin. Aslında sakin olabilen yanım, en ısrarcı anımda görülebilsin.
O zaman daha gerçek geliyor bana herşey.
Kendime ayıp, karsı tarafa gercekten beni tanıma fırsatı vermiyorum, inat edip tanısın istiyorum, iniş çıkış ve onun "en" tercih etmediklerini yapmama rağmen, tanısın. İyi bir şey olduğum için. İyi bir şey olduğu için. Zora koşmak neden? Hakiki, samimi bir şeyler oluşsun diye.
Ben ne zaman bu derece sivri sert ve uyumsuz olsam, karşımda iki yaş krizlerine girmiş oğlan çoçukları yaratıyorum, hayır, olmaz, ne yazık ki gibi sistemimin kabul etmediği kelimelerle baş başa kalıyorum.
Düşünmemek en güzeli.
Farkında ola ola. İstedim ki benim en ısrarcı halime onay verilsin. Aslında sakin olabilen yanım, en ısrarcı anımda görülebilsin.
O zaman daha gerçek geliyor bana herşey.
Kendime ayıp, karsı tarafa gercekten beni tanıma fırsatı vermiyorum, inat edip tanısın istiyorum, iniş çıkış ve onun "en" tercih etmediklerini yapmama rağmen, tanısın. İyi bir şey olduğum için. İyi bir şey olduğu için. Zora koşmak neden? Hakiki, samimi bir şeyler oluşsun diye.
Ben ne zaman bu derece sivri sert ve uyumsuz olsam, karşımda iki yaş krizlerine girmiş oğlan çoçukları yaratıyorum, hayır, olmaz, ne yazık ki gibi sistemimin kabul etmediği kelimelerle baş başa kalıyorum.
Düşünmemek en güzeli.
Salı, Haziran 12
Oyun
Dün bir arkadaşıma, arkadaş demekte istemiyorum ona neyse konu bu değil, ünlü olmak istemiyorum ki ben, ögrenmek bilmek istiyorum demiştim. Şimdi okudugum bir blogta, aşağıdaki bir cümleye rastladım.
“Ne yani? Türkiye’de annesi babası tarafından yeterince takdir görmeden büyüyen insanların hepsi ünlü mü olmak istiyorlar?
Bilimsel bir temele dayanıyor mu bilmiyorum, mantıklı geldi.
Dert şu, şarkı söylemeye ilgi duyuyorum, yazıya da ve oyunculuğa da ama ünlü olmak istemiyorum. Evlenip ayrı evde yaşamak istiyorum. Karmaşa burda. İş'te iken sadece işimi yapmak ve eve gitmek istiyorum ancak kimsenin elinden iş kapmak, kulis yapmak, dedikodulara karışmak istemiyor olmam gibi.
Oyun belli, kurallar belli, oyundayım kurallara uymuyorum hissindeyim.
"Genel"
Kısacası mesleğimi yapmamak bana pahalıya patladı belki de.
Derinleşmeyi seven biri olarak hep yüzeyde, yüzeysel işlerde asılı kaldım.
Varoluş krizindeyim.
“Ne yani? Türkiye’de annesi babası tarafından yeterince takdir görmeden büyüyen insanların hepsi ünlü mü olmak istiyorlar?
Bilimsel bir temele dayanıyor mu bilmiyorum, mantıklı geldi.
Dert şu, şarkı söylemeye ilgi duyuyorum, yazıya da ve oyunculuğa da ama ünlü olmak istemiyorum. Evlenip ayrı evde yaşamak istiyorum. Karmaşa burda. İş'te iken sadece işimi yapmak ve eve gitmek istiyorum ancak kimsenin elinden iş kapmak, kulis yapmak, dedikodulara karışmak istemiyor olmam gibi.
Oyun belli, kurallar belli, oyundayım kurallara uymuyorum hissindeyim.
"Genel"
Kısacası mesleğimi yapmamak bana pahalıya patladı belki de.
Derinleşmeyi seven biri olarak hep yüzeyde, yüzeysel işlerde asılı kaldım.
Varoluş krizindeyim.
Pazartesi, Haziran 11
içimdeki yazı dışımdaki yazı
Yazı dışında hepsinin kursuna gittim, hep sonunda bu iş kursla olmaz veya kursla olacaksa bile bu insanlarla olmaz diyerek ya yeni yerler denedim ya da vazgectim. Yoga ve yazıda sanırım bir şeyler olmaya başladı. Yazı ile ilgilide dolaylı yoldan senaryo workshop'ına gittim, aynısı oldu. Sonunda anladım ki, konuyu seviyorsan ögreteni es geçmek lazım. Bazı durumlarda da kendini es geçmek, ciddiye çok almadan sadece orda o an sana faydalı bilgiyi almak ve kendinde harmanlamak. Ne yapacaksan da kendi kendine yapmak.
Gerisine karışmamak.
Yoga hocası bizimle ders yapmadan önce kendi yogamı yapıyorum, sonra derse giriyorum diyor. Bu sabah yazı yazmak için erken uyandım. Dış dünya için yazdım. Önce kendi yazımı yazıp sonra dış dünya için yazdığım yazıya geçseydim aynı ritüeli gerçekleştirmiş olacaktım. Tam tersini yaptım. Yazdıkca yazasım geldi. Sevdiğin bir konuda iyi bir sıralama, iyi bir felsefe, önce kendin, sonra başkaları için yazmak.
Sabahları seviyorum, geçtiğimiz haftalar dengesiz, gergin ve verimsiz geçmiş olsa da akşam erken yatmak, yazıya uyanmak erken kalkmak, kendimi sevdiğim bir iş uğruna disipline etmeyi seviyorum. Hayatım biraz karıştı. Bir şeyler içime sinemeden devam ediyor. İzliyorum.
Yoga benim kürkçü dükkanım, evim gibi. Hakiki dost gibi. Hala benim dışımda aslında, içinde olduğum bir kavram ancak ta kendisi değilim onun, olma yoluna çıktım. Bitmeyecek bir süreç olması beni motive ediyor.
Gecikmeler, takılmalar ve moral bozukluğundan kaynaklı dıraklamalar geride kaldı hissindeyim. Haftasonum, ailem, sevdiğim insanlar ve dans ile geçti, sanırım bu oldu beni toplayan. Hayatımda olmayan ancak gönlümde olan kişiye rastlamam, birbirimizi görme anındaki gülümsemesi ve ifadesi de iyi geldi, memnun etti, mutlu etti, saçma belki ama umut verdi.
Haziran Salı Perşembe yoga, sonrasında kendi kendime devam.
Zaten genelde kendi kendime, yoga'da neden öyle olmasın ki?
Zaten genelde kendi kendime, yoga'da neden öyle olmasın ki?
Pazar, Haziran 10
Yağmur bana iyi geliyor, aklıma neler getirdi, kendimle ilgili..
Hiç bir şeyin zor olması gerektiğine inanmadım, hayat hep basit, beni bekliyor, isterim olur, olmazsa da olmaz zaten olmasa daha iyiymiş diye diye ilerledim hep. En sevdiğim kapıldığım ilişkiler hep karşıma hiç beklemediğim üzerimde ters veya ütüsüz bir gömlek varken çıktı. Geç kalan en fazla iki ay geç kaldı, eş zamanlıydı yani. Biri yorulup gittiğinge gelen ilşkilerden hiç hayır gelmedi. Aynı zamanda aynı yerde oldugum her aşk en tatlısıydı.
Son zamanlarda ol'durasım var benim.
Hastalık gibi. Virus kaptım. Ol'sun virüsü.
Pazartesi, Mayıs 28
işaşkaş
Doğum günü çiçeğin 2011 - Temmuz'dan sonra çiçek dökmüştü, şimdi gene açtı. Ekim'den sonra ilk diyebiliriz. Hayatımdaki diğer alanlarda çiçek açsın!
2011 Temmuz'da doğum günü hediyesi gelen orkidem açtı. Dün eve geldiğimde görünce çok sevindim. İfade ettikleri ile, zamanı gelen her çiçek açar. Sonrasında da yerini severse, ortamı iyi ise, şartlar uyunsa. Açsın diye bu orkide için en uygun yeri evde bulmaya özen gösterdim. Üç yıl önce işe baladıgımda gelen orkide açmamıştı, ilgilenmemiştim yeterince. Bu orkide'ye özellikle ilk geldiği gün dedim ki, iyi bakacağım ve çiçeklerin dökülse de tekrar tekrar açaçak. Yaşadığım bunun mutluluğu.
Ona da anlattım, açtığını görünce bağardım, korkudan iyi ki çiçek yere düşmedi.
Açtığın için teşekkür ederim Orkide kardeş, dün açmış olamn hele ki daha büyük bir hediye oldu, en azından bir süre de olsa olumlu duygulara neden oldun bende.
Bugün benim için önemli bir gün.
Bügünlerdeki hayat tanımım.
Hayat deneyimler ve olasılıklar demek.
Negatifi positife çevirme süreçleri demek
Korkuyu sevgiye çevirmek demek
Çiçek çoçuk aramızda Love is all you need..
Sevgiyide yukarıdaki tanımların altını doldurabilmek için kullanmak!
Sevdiğin için saygı duyyorsun, sevdiğin için sana uygun olmasa da koşul isteyerek bekliyorsun, sevdiğin için senin için en doğruyu seçeceğine dair güvenin oluşuyor, resmen oluşacak tüm duyguların temelinde sevgi olması gerekiyor.
İşte netlik şart, aşkta bazen çözülmeden kalabilir, beklersin.
Aşk durumum:
Başlanıp bitirilmemeli. ortalık bir yerde bırakılmalı. üzerine konuşulmalı. susulmalı.
İş'te posizyonum :
Flu
Pazar, Mayıs 27
Sene 2010, nedense bu fotografı çekmişim. Yaptığım projenin içinde dalış işleri olduğundan ve küçüklük tatil resimlerimin sinorkelli olmasından olabilir, bir tek gözlüğe tükürmek hala ters..
Uykusuz geçen geçen haftanın geçmesi ile birlikte bugün normal bir uyku ve yorgunluk seviyesine dönmüş vaziyetteyim, düşünmüyorum. Hatta bugün mesaj atacağım bir Ankara'lı arkadaşımın adını bile unuttum. Diğer bir arkadaşıma ilk harfini yazar mısın diyerek hatırladım.
Tatile şiddetle ihtiyacım varmış, birinden beklemek yerine, filmlerde olduğı gibi, kendime sarılıp ,senin bir tatile ihtiyacın var diyerek kendime bir tatil hazırladım. Son 4 yıldır kısa gittiğim Kaş'a uzun gidiyorum, hem de hiç denemediğim bir şeyi denemek ve öğrenmek üzere.
Bakalım nasıl olacak, şimdi tek hedef, Haziran, Yoga ve Kaş ve Sulara dalmak.
Düşüncelere dalmak beni kesmiyor. Bakalım suyun altında neler var.
Korkuyorum. Korkanı anlamak için korktugun bir seyi yapmak iyi gelebilir. Deneyeceğim.
Ormanda ilerken bir ay önce karanlıktan feci korkmuştum, suların altında durum ne olacak? Meraktayım.
Perşembe, Mayıs 24
Dedi ve Kodu ( bu okudugum bir kitaptan, ben bulmadım)
Bazı sabahlarım vardır, öyle bir kalkarım ki.
Herşeyi bırakmaya sıfırlamaya gücüm olur.
Olmayanı oldurmaya, olmuyorsa yok etmeye isteğim olur.
Bugün o gün, Che modu. Devrim kaçınılmaz !
Bu hislerle ofise geldim. Genelde yukarıda anlattığım durumdayken Aslı'nın blog'una bir bakarım.
Aslı benim için özeldir. Onca farka ragmen, temiz sevgi herşeyin başıdır. Aslı'yı gördüğüm gün oturup konuştuğum gün sayısı bir elin parmaklarını geçmez bu arada. Hayatta benle aynı gördüğü bir sahne hep olur, onu okumak bana iyi gelir, hele ki "alayına isyan" yazılarının baş hayranıyımdır. İçinde oldugu vakur görüntünün altındaki iskankarı ilk görüşte anlamam onu zamanında en tepeye koyup kurcalamamanın baş sebebiymiş şimdi anladım. Kurcalayıp zorladık.a kaçan sonrasında farkeden ve konuşan yanı beni de onu da hep geliştirdi. Herkesin ağzındaki kişisel gelişimin gerçeğini deneyimledik biz, ağzımızdan ziyade kalbimizde bulduk gelişimi!
İçinde fikir olmayan olay sevmiyorum.
İşte Aslı'nın
http://aslisin.blogspot.com/2012/05/atarm-tuttu.html yazısındaki tip insanlar bu olayları yaratıyor, fikir yok olay var. Olsun diye, boşluk dolsun diye. Gün geçsin diye belki de, kafalarındaki tınlamayı, kalplerindeki çınlamayı az duysunlar diye etraflarını çizgi filmlerde çıkan gereksiz kavgaların ifadesi olan toz bulutları ile kaplıyorlar, bizi de toza çamura boğuyorlar. Konu bizi boğmak değil, amaçladıklarının bu olduğunu düşünmedim hiç, orda bulunduğumuz sırada üzerimiz batıyor.
Bu nedenle nerde olduğuna durduğuna iyi bakmak gerekiyor, gene kendinde bitiyor, Jessica Abla'mı hayal ettim şimdi de, içim ısındı ve mutlu oldum.
Başkasının huzuruna mutlu olan insanlar arttsın ve etrafımızı sarsın..
Sevdiklerinizi sarın hep her zaman, zaman zaman değil.
Sevgi var. Bu yazıdaki sevgi Aslı, sana!
Fotograf: İstanbul, U2 Irish Pub, Guinness Ağaç Ev'de bir süre yaşayıp doğa'da kalsam, geçer mi?
Çarşamba, Mayıs 9
Tat alamıyorum
Başlık kışkırtıcı oldu, mecaz kullanmadım bu sefer. Hastayım ve bu sabah rahatsızlıklarıma tat alamama eklendi. İlac ve vitamini içmek içinde karnımı doyurmak istedim, hasta olunca yakınlarım bir şeye ihtiyacın olursa beni ara diyorlar, ben de tamam diyorum. Genelde her yerim kırılırken ve burnum aralıksız akarken, yerimden kalkmak çok zor gelirken bile kendime yiyecek bir şeyler hazırladıgımda neden diye soruyorum, neden aslında kendi kendime yapıyorum. Evet gelin demiyorum. Bazen bu durumdaki kendime üzülüyorum bazen de ne iyi işte aferim aslında herkes bunu yapabilir diyorum. Güçsüzlüğünün gücünü kullanan pek çok katılımcı var etrafımızda.
Bildiğim kadarı ile doymak için yiyeceklerimizin tadı çok önemli değil. Şimdi ise yediklerimin tadını daha önceden bilmesem hepsi bir birbiri ile aynı, zeytin ile peynir aynı tatta, elma da onlarla aynı tat. İnsanın hayal günü devreye giriyor, elma ile ilgili geçmiş kayıtları çağırıyor, o tadı düşünüyor ancak gene de aynı tatı alamıyor.
Derken ev telefonum çalıyor, ev telefonu çalma sesi tuhaf duygular veriyor insana, aslında çok eskide kaldı bile ev telefonu. Hala severim, telsize geçildiğinde de çok sevmemiştim, şişko dobiş telefonlar çevirmeli hep hoşuma gitmişti.
Ev telefonumdan Paris aradı, hastalıgın sorulması memnun ediyor, baskasının sesine benzeyen sesimle konusup moral buldum.
Burnum yanıyor, saatte 20 kez hapşurup akcigerlerimi hissederek geciyor günüm, inat ettim, sadece su ile burnumu temizleyeceğim bu da iki dakika da bir banyoya yürümem demek, zaten burnumdan saydam tertemiz bir şey akıyor, neredeki denge bozuldu ki, çok merak ediyorum. Biliyorum bir 24 saat daha beni yoracak ve geçecek sonrasında..
Yaşamı kendimize bir takım net çizgilerle ısmalarlayamadıgımız için turist ruhum bir anda yerleşmek isteyip yerleşemeyince tadı kacmıstır belki, belli mi olur? Kimbilir ?
Bildiğim kadarı ile doymak için yiyeceklerimizin tadı çok önemli değil. Şimdi ise yediklerimin tadını daha önceden bilmesem hepsi bir birbiri ile aynı, zeytin ile peynir aynı tatta, elma da onlarla aynı tat. İnsanın hayal günü devreye giriyor, elma ile ilgili geçmiş kayıtları çağırıyor, o tadı düşünüyor ancak gene de aynı tatı alamıyor.
Derken ev telefonum çalıyor, ev telefonu çalma sesi tuhaf duygular veriyor insana, aslında çok eskide kaldı bile ev telefonu. Hala severim, telsize geçildiğinde de çok sevmemiştim, şişko dobiş telefonlar çevirmeli hep hoşuma gitmişti.
Ev telefonumdan Paris aradı, hastalıgın sorulması memnun ediyor, baskasının sesine benzeyen sesimle konusup moral buldum.
Burnum yanıyor, saatte 20 kez hapşurup akcigerlerimi hissederek geciyor günüm, inat ettim, sadece su ile burnumu temizleyeceğim bu da iki dakika da bir banyoya yürümem demek, zaten burnumdan saydam tertemiz bir şey akıyor, neredeki denge bozuldu ki, çok merak ediyorum. Biliyorum bir 24 saat daha beni yoracak ve geçecek sonrasında..
Yaşamı kendimize bir takım net çizgilerle ısmalarlayamadıgımız için turist ruhum bir anda yerleşmek isteyip yerleşemeyince tadı kacmıstır belki, belli mi olur? Kimbilir ?
Perşembe, Nisan 26
Kalp Kafalı
Bazı günlerde kalbim büyür büyür kafam kadar olur, ne görebilirim ne düşünebilirim, boşa dememişler kalbin giderse yandın dikkat arkasından aklında gider. Bakalım daha ne kadar büyüyecek ve beni gölgesinde bırakacak.
Tatile gitmem lazımi en yakın sessiz denize kendimi atmalaıyım geleli çok olmadı, geçen hafta, iki gün sorna deniz'deyim. Direk İstanbul'dan bikinim içimde gitmeyi düşünüyorum, bikini giyme zamanını da kaybetmemek için.
Salı, Nisan 24
Ferhan Şensoy Rüyamda - Nedir Acelem?
Nedir acelem?
Evet var, adam dogru.
Erken mi öleceğim acaba, bu nedenle özellikle içime sinen konularda heyecanlanıp hemen olsun istiyorum. Ölmeden bu da yaşansın hissi. bir günüm sıkıcı ve verimsiz geçse takibindei iki gün moralsiz olmam. Hayatıma giren insanlar anlam katmıyorsa rahatsızlanmam.. Anlam katma çabam. Sorularım.
Nedir acelem?
foto: Ben çektim, geçen sene bugün Berlin'de.
Pazar, Nisan 15
15 Nisan
annemin doğduğu gün, ona süpriz yapamadım.
güne erkenden başladım, dört saatim ofiste geçti, sabah saatleri ne kadar uzun sanki 60 dakika değil.
sonrasında kahvaltı, güneşin ve havanın aklımıza soktuğu keyiflerin peşinden gittik. küçük şeylerde bulunan mutluluk kadar güzeli var mı? deniz kenarında oturmak, suyun rengnin değişmesi, martının sana yakın geçmesi, martı ve uçağın aynı boy gözüktüğü anlar, çin'den gelen bir yük gemisinde çinde yaşayan sevdiklerinin saklanmış olduğunu düşünmek, dünyanın küçüklüğü yanında aslında ne kadar büyük ve çok seçenekli olduğunu bilmek.
eve gelip pijama giydikten sonra şu geldi aklıma, insanın dostları, sevgilisi, yüzde yüz pamuklu olmalı.
yüzde elli bambuda olur. içinde rahat etmek.
güvenmek, sarmak sarmalamak.
güne erkenden başladım, dört saatim ofiste geçti, sabah saatleri ne kadar uzun sanki 60 dakika değil.
sonrasında kahvaltı, güneşin ve havanın aklımıza soktuğu keyiflerin peşinden gittik. küçük şeylerde bulunan mutluluk kadar güzeli var mı? deniz kenarında oturmak, suyun rengnin değişmesi, martının sana yakın geçmesi, martı ve uçağın aynı boy gözüktüğü anlar, çin'den gelen bir yük gemisinde çinde yaşayan sevdiklerinin saklanmış olduğunu düşünmek, dünyanın küçüklüğü yanında aslında ne kadar büyük ve çok seçenekli olduğunu bilmek.
eve gelip pijama giydikten sonra şu geldi aklıma, insanın dostları, sevgilisi, yüzde yüz pamuklu olmalı.
yüzde elli bambuda olur. içinde rahat etmek.
güvenmek, sarmak sarmalamak.
Cuma, Nisan 13
Ev- iş -aşk al birini vur ötekine.
Bu eve taşınalı üç yıl oldu tam.
İşe başlayalı da.
Bu süreçte ne tam oldu, hiç bir şey.
O yüzden bugün balkona masayı tasıyıp şu an donayazan havada yazı yazıyorum öncesinde de milli menüm antrikot, salata sarap içtim. Sarap hala devam, donuyorum. İstanbul havası gibi olan kazanır mı acaba? Yanar donar..
Sabah erkenden iki ev bakıp sonrasında da ofise gidicem. Maillerimi okumaya ve kalan işleri yapmaya.
Zamanım basketbol mu, futbol mu, oyun nedir kuralları bilmeden sadece top yere düşmesin diye koşmakla geçiyor. Kapanın elinde kalması kuraldır belli mi olur? Geçenlerde bende kaptım ya bir şeyi içime dert oldu sonra. Pas ne güzel bir kelime top oyunları bağlamında.
Varış noktamdan uzaktayım. Noktayı geçtim, gidiş yolu karanlık, karanlıkta yolunu düşmeden bulman değerlendirmeye tabii değil. SOS çığlıklarım anlaşılmadı, tek tesellim 99u veren Allah yüzü de verir cümlesi.
İnanıyorum, gene.
Kendine sarılıp, herşey iyi olacak dercesine. Kaan Sezyum'un en yakın dostum kendimim lafı misali, balkonda tuşlardayım.
Sorum:
Taşınmak? Taşınmamak?
Kaç metrakarede max mutluluk yakalanır?
Üşütüyorum. Olsun. Dışarısı hava, karanlıkta ekranın görüntüsü içtiğim şarap bana çok iyi geliyor. Kafasını çok sevdiğim bir arkadaşımla oturup konuşmak gibi, o arkadaşta yok yanımda.. İyi ki de yok, o kadar doluyum ki, durmadan konuşurdum, istek parça gelmeden söylerdim.
Teoman sesi geliyor içerden, kimin kimin bu kör gözler diyor? Anlamlı.
Gözyaşıysa sevdiklerim ? En sevdiklerim beni çok ağlattı.
Edebiyatı olan şarkılar dinlemek ne güzel. Öykü olmak bir bakıma gerçek olmamak, anlatılmak ise o kadar gerçek olmak? Bu anlam matruşkasını çok seviyorum, derinine yüzeyse kalmayan, solid olmayan.
Yanmıyorsa yorgun lambam?
Yazdılarım ve ben yazarken kafamdan geçenler, CPU'dan geçenler yazdıklarıma paralel yazılabilise ne güzel olur.
Neden?
Kendimi bastırmaktan sıkıldığım şu günlerde, az kaldı önümüzdeki haftaya diyorum. Gölgeleri kedi sanıp kendi kendime kacıncı pist diyişim bu gece, huzursuz ruh durumu. Tüm gün bastırınca kendini akşam gölgelere kedi muamelesi yapmak normal kabul olur mu?
Kime göre?
Kendini normal sanan onca anormale göre mi?
Renkler!!
Mevsimler soluyorsa,
Sen evde yokken, sevgi seni arıyorsa.
Çok gezenin bilidğinde
Çok bilenin mutsuzlugunda
HEPSİ BİR YA SONUNDA!
Diken diken olurken ben, aklıma gelenler geldi!
İşe başlayalı da.
Bu süreçte ne tam oldu, hiç bir şey.
O yüzden bugün balkona masayı tasıyıp şu an donayazan havada yazı yazıyorum öncesinde de milli menüm antrikot, salata sarap içtim. Sarap hala devam, donuyorum. İstanbul havası gibi olan kazanır mı acaba? Yanar donar..
Sabah erkenden iki ev bakıp sonrasında da ofise gidicem. Maillerimi okumaya ve kalan işleri yapmaya.
Zamanım basketbol mu, futbol mu, oyun nedir kuralları bilmeden sadece top yere düşmesin diye koşmakla geçiyor. Kapanın elinde kalması kuraldır belli mi olur? Geçenlerde bende kaptım ya bir şeyi içime dert oldu sonra. Pas ne güzel bir kelime top oyunları bağlamında.
Varış noktamdan uzaktayım. Noktayı geçtim, gidiş yolu karanlık, karanlıkta yolunu düşmeden bulman değerlendirmeye tabii değil. SOS çığlıklarım anlaşılmadı, tek tesellim 99u veren Allah yüzü de verir cümlesi.
İnanıyorum, gene.
Kendine sarılıp, herşey iyi olacak dercesine. Kaan Sezyum'un en yakın dostum kendimim lafı misali, balkonda tuşlardayım.
Sorum:
Taşınmak? Taşınmamak?
Kaç metrakarede max mutluluk yakalanır?
Üşütüyorum. Olsun. Dışarısı hava, karanlıkta ekranın görüntüsü içtiğim şarap bana çok iyi geliyor. Kafasını çok sevdiğim bir arkadaşımla oturup konuşmak gibi, o arkadaşta yok yanımda.. İyi ki de yok, o kadar doluyum ki, durmadan konuşurdum, istek parça gelmeden söylerdim.
Teoman sesi geliyor içerden, kimin kimin bu kör gözler diyor? Anlamlı.
Gözyaşıysa sevdiklerim ? En sevdiklerim beni çok ağlattı.
Edebiyatı olan şarkılar dinlemek ne güzel. Öykü olmak bir bakıma gerçek olmamak, anlatılmak ise o kadar gerçek olmak? Bu anlam matruşkasını çok seviyorum, derinine yüzeyse kalmayan, solid olmayan.
Yanmıyorsa yorgun lambam?
Yazdılarım ve ben yazarken kafamdan geçenler, CPU'dan geçenler yazdıklarıma paralel yazılabilise ne güzel olur.
Neden?
Kendimi bastırmaktan sıkıldığım şu günlerde, az kaldı önümüzdeki haftaya diyorum. Gölgeleri kedi sanıp kendi kendime kacıncı pist diyişim bu gece, huzursuz ruh durumu. Tüm gün bastırınca kendini akşam gölgelere kedi muamelesi yapmak normal kabul olur mu?
Kime göre?
Kendini normal sanan onca anormale göre mi?
Renkler!!
Mevsimler soluyorsa,
Sen evde yokken, sevgi seni arıyorsa.
Çok gezenin bilidğinde
Çok bilenin mutsuzlugunda
HEPSİ BİR YA SONUNDA!
Diken diken olurken ben, aklıma gelenler geldi!
Perşembe, Nisan 12
İnaniyorum mesele bu
Emlakçı ev verilmek üzere hemen girmelisiniz diyor inanıyorum çünkü öyle diyor. Tek inanma nedenim de bu. Gidiyorum ki e v zaten verilsin ama ev olarak verilmesin çünkü ev değil.
İnsanların kelimeleri kullanarak ifade ettiklerine de inanıyorum
Sonrasında birdenbire ağır bir grip oluyorum nedense. İnanmanın ama insanlara yan etkisi hasta olmak mı?
Bugünlerde belli ki öyle.
İnsanların kelimeleri kullanarak ifade ettiklerine de inanıyorum
Sonrasında birdenbire ağır bir grip oluyorum nedense. İnanmanın ama insanlara yan etkisi hasta olmak mı?
Bugünlerde belli ki öyle.
Pazartesi, Nisan 9
Perşembe, Nisan 5
Fotograf
Fotoğrafçılık sanat mı diye sık sık düşünürüm .. Orda olma sanatı ise evet sanat.. Görebilme .. Gunün belli saatlerinde Bulut'un geldigi konum güneş ışıklarının aralardan süzülmesine izin verdigi anlar değişik insanlara sahip ülkelerde olup o insanların yüzlerini fotoğraflamak
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)