Çarşamba, Mayıs 9

Tat alamıyorum

Başlık kışkırtıcı oldu, mecaz kullanmadım bu sefer. Hastayım ve bu sabah rahatsızlıklarıma tat alamama eklendi.  İlac ve vitamini içmek içinde karnımı doyurmak istedim, hasta olunca yakınlarım bir şeye ihtiyacın olursa beni ara diyorlar, ben de tamam diyorum. Genelde her yerim kırılırken ve burnum aralıksız akarken, yerimden kalkmak çok zor gelirken bile kendime yiyecek bir şeyler hazırladıgımda neden diye soruyorum, neden aslında kendi kendime yapıyorum. Evet gelin demiyorum. Bazen bu durumdaki kendime üzülüyorum bazen de ne iyi işte aferim aslında herkes bunu yapabilir diyorum. Güçsüzlüğünün gücünü kullanan pek çok katılımcı var etrafımızda.
Fotograf : Berlin: La Cassarole, 2011

Bildiğim kadarı ile doymak için yiyeceklerimizin tadı çok önemli değil. Şimdi ise yediklerimin tadını daha önceden bilmesem hepsi bir birbiri ile aynı, zeytin ile peynir aynı tatta, elma da onlarla aynı tat. İnsanın hayal günü devreye giriyor, elma ile ilgili geçmiş kayıtları çağırıyor, o tadı düşünüyor ancak gene de aynı tatı alamıyor.

Derken ev telefonum çalıyor, ev telefonu çalma sesi tuhaf duygular veriyor insana, aslında çok eskide kaldı bile ev telefonu. Hala severim, telsize geçildiğinde de çok sevmemiştim, şişko dobiş telefonlar çevirmeli hep hoşuma gitmişti.

Ev telefonumdan Paris aradı, hastalıgın sorulması memnun ediyor, baskasının sesine benzeyen sesimle konusup moral buldum.

Burnum yanıyor, saatte 20 kez hapşurup akcigerlerimi hissederek geciyor günüm, inat ettim, sadece su ile burnumu temizleyeceğim bu da iki dakika da bir banyoya yürümem demek, zaten burnumdan saydam tertemiz bir şey akıyor, neredeki denge bozuldu ki, çok merak ediyorum. Biliyorum bir 24 saat daha beni yoracak ve geçecek sonrasında..

Yaşamı kendimize bir takım net çizgilerle ısmalarlayamadıgımız için turist ruhum bir anda  yerleşmek isteyip yerleşemeyince tadı kacmıstır belki, belli mi olur?  Kimbilir ?

Hiç yorum yok: