canım, aşkım, tatlım ile başlayan mesajlar, hayran bakışları izledi. kafalarda hep aşk şarkıları çaldı. işin içine klima, dilenci kişilerle ilişkiler, açık iletişime güvenip yapılan yorumlar ve verilen tepkiler derken, kumdan kalelerin yıkılması misali, aşkım sözcüğü beş parçaya bölündü. canımdan haber alınamadı. tatlımın ise ne tadı ne tuzu kaldı.
o, ilk gece yaşadığım derin duygu dün gibi akıllarda kalsa da toplamda 3 haftalık şefkat, derinlik yakınlık tutku kendini 2 günlük kavga fevrilik ego savaşlarına bıraktı. gurur kazandı, aşk kaybetti.
sabaha karşı 3:13'de uyanmalar düşünmeler olan olayları başa sarıp kamera arkası programları misali okları kendine fırlatarak şöyle deseydim buna mı neden oldu sorusundan tut, terazi hayal edip bir kefesine 3 haftalık derin duyguları, diğer kefesine 2 günlük kavgayı koyup, kazananın iki gün olmasından doğan karın ağrıları mı derken zaten toplamda 3 hafta olan ilişki kadar süre geçti. İki insanın birbirine durmadan sevgi mesajları neden attığını düşündüğünün üç hafta ile aslında hayatımda hiç mi olmadı ki işimdi nerde diye geçen 3 hafta birbirini dengeledi ve 14 Eylül'den günümüze tam 6 hafta geçiverdi. Geçerken de benden 3 kiloyu kendi hesabına geçirerek.
alınacak dersler var, gençlik başımda duman ilk aşkım ilk heyecan saflığında yaşarken, seni anlıyorum diyenden korkman gerektiği gibi mesela..seni kimse anlamıyor rahat ol, tek bir şey kontrol altında değil, gene rahat ol. sadece anlık frekans tutmaları oluveriyor çok geçmeden anten yerinden oynuyor ve sevdiğin kanaldaki müzik birden fona geçip kendini cızırtılı yanına bırakabiliyor. tüm türkçe sözlü şarkılar daha bir anlamlı gelmeye başlıyor. aklına kalbine güvendiğin yrli yabancı tüm tanıdıklarına dilin döndükçe konuyu hem kendi hem de karşının görebilme ihtimali olan çeşitli versiyonlardan anlatma derken herkesin kendi geçmişini kendi hata ve özlemlerinden harmanlanmış akıllarını dinleyerek iyice kendini şaraba cin'e yoga'ya verdiğin vesvesenin, versiyonlu düşünmenin, varsaydıkça yokluğunu idrak etmenin zirve yaptığı günlerden sonra, sevdiğinin yüzünü unutmaya başlıyorsun. akıllı olmaya çalışıp seviyorsa gelir, gerçekse gelir derken bile burnun direği sızlarken ama neden nasıl beni o şekilde öpebildi diye kalakalıyorsun. kalakalırken de biliyorsun ki gene aşık olacaksın bir başkası gene seni hayatının aşkı gibi öpecek. bir gün gelecek hayatının aşkı seni öpecek işte o zaman gibi kelimesinden eser kalmayacak.
ilişkiler aslında karşılaşan iki rakam, misal sen 6 isen o da 6 gelse bile, onun 3 lerine inebilmelisin, o da senin gerektiğinde 5'ine çıkmalı. sevgiden saygıdan kıyamamaktan anlayıştan bu rakamlar 6 ile 0 arasında gidip gelerek, 6ya 6 günlerin çoğaltılma gönlü niyeti olan günlerle geçmeli. İste tutkunun matematiği.
belki tutkuda bazı beyinler tarasından yüzeyselde yasanabiliyordur, fiziksel boyutunu bulundurup duygusal boyutundan yoksundur?
kim bilir?
yaşa!